Reyyan:
71. Deve Eti Yemekten Dolayı Abdest Gerekir Mi?
184….Berâb. Âzib (r.a.) den rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.)e “Deve etlerin (i yemek)den dolayı abdestin bozulup bozulmadığı” soruldu. Rasûlullah;”Deve eti yemeden dolayı abdest alınız” buyurdu.[170]”Koyun etinden dolayı bozulup bozulmadığı” soruldu. “Bundan dolayı abdest almayınız” buyurdu. “Deve yataklarında namaz kılınıp kilınmayacağı” soruldu. “Oralarda namaz kılmayınız, çünkü develer şeytan tabiatlı hayvanlardandır.” dedi. “Koyun ağıllarında namazın hükmü” soruldu. “Oralarda namaz kılınız çünkü onlar berekettir.” buyurdu.[171]
Açıklama:
Hadîsin zahirinden, deve eti yemenin abdesti bozduğu anlaşılmaktadır. Ancak buradaki adestten maksat, Dînî ve Şer’î manâda olan abdest midir yoksa, lügat mânâsı olan el yıkamak mıdır?
Ahmed b. Hanbel ile birlikte İshâk b. Râhûye, Yahya b. Yahya, Ebû Bekir b. Münzir ve îbn Huzeyme maksadın namaz abdesti olduğu görüşündedir.
Müslim’in Câbir’den yaptığı rivayet de bu görüşü desteklemektedir. Bey-hâkî, İmam Şafii’nin; “Eğer deve eti hakkındaki hadîs sahîhse, benim görüşüm de odur” dediğini nakleder.
Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, meşhur eseri Huccettullahi’l-bâliğa’da, deve etinin abdesti bozduğu kabul edilirse, bunun hikmetinin şu olabileceğini söylemektedir; “Deve eti, Tevrat’ta haram kılınmıştır, Israiloğullan Peygamberlerinin tümü, onun haram oluşunda ittifak etmişlerdir. Cenâb-ı ALLAH onu, Muhammed Ümmetine helâl kılınca, iki hikmete binâen abdesti farz kılmıştır. Bunlar;
a. Haramken helâl kıldığı için ALLAH’a şükretmek.
b. Bazı gönüllerde deve etinin mübâhhğı hususunda bir tereddüt olabilir. Çünkü, insanlar bunun evvelki ümmetler için haram olduğunu biliyordu. Abdest, bu tereddüdü def ve kalbin huzuru için son derece etkilidir.”
Hanefî, Şafiî ve Mâlikî mezhepleri ile Hulefâ-i Râşidîn, Sahâbî ve Tabiînin çoğunluğuna göre: Deve eti yemenin abdeste zararı yoktur. Bunlar, üzerinde durduğumuz hadîsdeki vudû’un Şer’î manâsında değil, temizlenmek manâsına gelen “el yıkamak”tan ibaret olduğunu söylemişlerdir. Bunun için de Hattâbî, buradaki “vudıT’u el yıkama’ya hamletmiştir.
Buradaki vudû’u, Abdest almak manâsına alacak olursak, Ebû Dâvûd’da 192 numarada gelecek olan ve Tirmizî, Nesâî ve tbn Maceb’nin de rivayet ettikleri; Rasûlullah’ın son tatbikatının, ateşde pişen şeyden dolayı abdest almadığı şeklinde olduğunu ifâde eden “Câbir Hadisi” İle nesh edilmiş olduğunu söylemek gerekir.
Koyun eti yemekten dolayı ise ittifakla abdest almak gerekmez.
Hadîs-i Şerifin devamında, Rasulullah insanları deve yataklarında namaz kılmaktan men etmiş ve bu yasağa, develerin şeytanlardan olduğunu sebep göstermiştir.
ibn Mâce’nin rivayetinde; “Develerin şeytanlardan yaratıldığı değil, onların şeytanın işini yaptıkları” bildirilmektir. Çünkü, develer çok ürkek ve azgın olurlar. Namaz kılanın gönlüne vesvese vererek, huşû’una mâni olabilirler. Ayrıca namaz kılan kişinin, hayvanların ürkmesinden dolayı zarar görebileceği gibi kaçıp gitmeleri hâlinde ise, namaz kılanın namazını terketme-sine de sebep olabilir. Namaz kılanın gönlüne vesvese vermek veya ona namazı terkettirmek, şeytanın işi olduğundan; Rasulullah Efendimiz bunlara sebep olan deveyi şeytanlardan saymış ve onların yataklarında namaz kılmayı men etmiştir.
Hadisin zahiri, bu gibi yerlerde namaz kılmanın haram olmasını gerektirir. Zahirîlerle Hanbelîler bu görüştedirler.
Diğer mezheplere göre: Deve yataklarında namaz kılmak, mekruhtur. Ancak namaz kılacağı yerde necaset varsa, orada namaz kılınması caiz değildir.
Aynı hadîste, Koyun ağıllarında (necaset olmayan yerinde) namaz kılınmasına izin verilmiştir. Oralarda namaz kılmanın mubah oluşunun sebebi, koyunların bereketli ve sakin olması; develerdeki tehlikenin koyunlarda bulunmamasıdır. RasÛlullah da böyle vasıflandırmıştır.
Nehâî, Evzaî, Zührî, Hakem, Sevri, Atâ, İmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel ve Şafiî’lerden tbn Huzeyme bu hadîse dayanarak, koyunların idrar ve terslerinin temiz olduğuna hükmetmişler ve: “Rasulullah koyun ağıllarında namaz kılmaya cevaz verdiğine göre, onların idrar ve tersleri temizdir. Çün- kü ağıllarda idrar ve tersin bulunmamasına imkân yoktur” diyerek dâvâlannı isbat yönüne gitmişlerdir. Bu görüş sahiplerine göre; deve ve sığır gibi eti yenen hayvanların necasetleri de koyunun necaseti gibidir. Deve yataklarında namazın men edilmesine sebep, onların necaseti değil, vesvese ve teh- tikeden korunmak, huşûu muhafaza edebilmektir.
Ayrıca bunlar, Rasûlullah’ın Urenîlere yakalandıkları bir hastalık üzerine “deve idrarını sütleri İle beraber İçmeler”’ni emretmesinin de, deve idrarının temizliğine delil olduğunu söylerler.
Ancak Hanefîler, Şafîüerin çoğunluğu, Cumhûr-u ulemâ bu görüşü kabul etmemiş ve her türlü idrar ve tersin pis olduğuna kail olmuşlar ve: Rasûllah’ın; “Deve Idrftnnı içmelerini emretmesi” onun temiz oluşundan değil, zarurete binâendir. Nitekim zaruret hâlinde ölü etini yemek caizdir, demişlerdir. Urenîler de o gün için bir hastalığa tutulmuşlardı. Hastalık, benizlerini sarartıyor, karınlarını şişiriyordu. Tedavisi de mümkün değildi. Rasûluüah,”sadece o hâdiseye ışık tutmuş, ALLAH’tan aldığı ilham ile o günün tedavisini vermiştir. Buna göre idrarın içilmesi bir zarurete binâendir. Zaruretler de kendi miktarlannca takdir olunduklarına göre; buradaki idrar içmeyi hâdisenin dışına da taşırarak helâl olduğuna kail olmak gerekmez. Böyle olunca da eti yenen ve yenmeyen bütün hayvanların idrar ve pisliği necis demektir.
Ebû Hüreyre’nin merfû olarak rivayet ettiği “İdrardan korununuz, çünkü kabir azabının çoğu ondandır.” Hadîs-i Şerifi bu görüş sahiplerinin delilidir. Ayrıca Buhar! ve Müslim’in ve Ebû Davud’un 20 no’Iu hadîste rivayet ettikleri; “Rasûlullan (s.a.) İki kabre uğradı. Bunlar azap görüyorlar «ma büyük bir şeyden dolayı değil. Şu birisi idrardan korunmazdı…” hadîs-i şerifi de bunlar için delildir.[172]
Bu konudaki Bazı Hükümler:
1. Hadîs, deve eti yemekten dolayı abdestin lüzumuna işaret edef Abdestten maksad, yukarıda da açıklandığı gibi el yıkamaktır.
2. Deve yataklarında namaz kılmak yasaktır.
3. Koyun ağıllarının necis olmayan yerlerinde namaz kılmak caizdir.
4. Hüküm verirken gerekçelerini de açıklamak caizdir.[173]
[170] Müslim, hayz 97; Tirmizî, salât 142; tbn Mâce, Mesâcid 12; Dârimî, salât 112; Ahmed bjHanbel 11,451, 491, 509; IV, 67, 85, 86, 150, 288, 303, 352, V, 54, 55, 57, 93, 98, 100, 106, 108, 113.
[171] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 334-335.
[172] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 335-337.
[173] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 337.